02.10.2025
“BİZİM ARKADAŞLARIMIZ İFTİRALARI CANLI YAYINDA YANITLAMAK İSTİYORLAR”
“MECLİS’İN KURUCU PARTİSİ YOKSA BURADA HERKESİN OTURUP BİR DÜŞÜNMESİ LAZIM”
“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ KONJONKTÜRÜN VE SALDIRININ İCAP ETTİRDİĞİ ŞEKİLDE DÜN ORADA BULUNMADIK”
“NE PARAMIZI VERİYORLAR NE F-35’LERİ VERİYORLAR… SAYIN ERDOĞAN BUNU MERAK ETMİYORMUŞ”
“İSRAİL KARŞISINDAKİ PISIRIKLIĞIN, TRUMP KORKUSUNDAN KAYNAKLANDIĞINI HEPİMİZ BİLİYORUZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevindeki ziyaretlerinin ardından açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanı Adayımız ve İstanbul’un seçilmiş Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ile çok sayıda arkadaşımızı Silivri yerleşkesinde dört ayrı cezaevinde ziyaret ettik. Tabii artık temel gündemimiz şu: Bugün 2 Ekim ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ağzıyla adli yıl açılışında Aziz İhsan Aktaş soruşturmasının iddianamesinin eylül ayı içinde tamamlanacağını söylemişti. Bu sözü kendisi söylüyor da bilmem farkında mı; anneler duyuyor, babalar duyuyor, gencecik eşler duyuyor, küçücük çocuklar duyuyor. Bunun üzerinden bekliyor insanlar. Eylül ayı bitti, iddianame ortada yok” dedi. Özel, şunları söyledi:
“KUL HAKKINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR”
“Ekim ayına İstanbul Büyükşehir Belediyesi iddianamesini söylemişti, bu sefer o da ‘Eylülde çıkacak iddianame çıkmadı, bizimki de gecikecek herhalde’ hissiyatını yaratıyor. Bu öyle, böyle bir şey değildir. İnsanları çok içeri atmış olabilir. Yıllardır bu duyguları körelmiş olabilir. Ben de yıllardır; 2011 yılından bugüne 14 yıldır, sadece 2011-2015 arası 250’nin üzerinde cezaevine 400’e yakın ziyaret yapmış birisi olarak söylüyorum. İçeride bir çok iftira atılmış, FETÖ kumpasına gitmiş masumu, evlatlarını duymuş birisi olarak söylüyorum. Sekiz yaşındaki kız çocuğunun ‘Büyüyeceğim, avukat olacağım ve babamı ben savunacağım’ dediğini duymuş ve o büronun; Mustafa Balbay‘ın kızının bürosunun açılışını yapmış kişi olarak söylüyorum. Bu kul hakkıdır, başka bir şey değildir. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Cezaevindeki insanlara iddianamenin sözünü verip, ailelerine heyecanlandırıp, ondan sonra bunu yaşatmak ayıptır. Birazcık sorumlu olmak lazım. Kendisini her göreve layık gören, hayaller kuran ama burada insanların hayallerini ve geleceğini karartan o kötü ruha söylüyorum: Bir an önce görevinizi yapınız, iddianameleri çıkarınız. Biz o iddianameleri yargılanmak için değil, sizleri yargılamak için bekliyoruz. Bugüne kadar servis ettiğiniz onca yalanı, haydi bakalım ispatlayın iddianamelerde göreceğiz. Teker teker bekliyoruz onları.”
“ADALETİN TECELLİ ETMESİNİ BEKLİYORUZ”
“İnsanların haysiyetiyle oynadınız, namusuyla oynadınız, şerefiyle oynadınız. ‘560 milyar liralık yolsuzluk’ dediniz, tek kuruşu ispat edemediniz. Haydi şimdi yazın iddianameyi, biz bunu bekliyoruz. Örneğin içeride Sayın Fatih Keleş’in oğlu 26 yaşında Mustafamızı da ziyaret ettik mesela. Konuyla hiç alakası yok. ‘Oğlu içerdeyken dayanamaz, bizim dediğimiz iftirayı atar’ diye Fatih’i içeride tutuyorlar. Ekrem Başkan'ın özel kalem müdürünü, koruma müdürünü içeride tutuyorlar. Ailelerle, eşlerle, çocuklarla, özel kalemlerle uğraşan bir anlayış var. Bir de bir yandan da, örneğin iddianameye ne diyor sayın başsavcı? ‘Aziz İhsan Aktaş suç örgütü.’ Aziz İhsan Aktaş dışarıda, suç örgütünün kurucusu dışarıda. Ben kim suçlu, kim değil bilemem. Benim bildiğim arkadaşlarımın masumiyeti. Ama savcı çıkmış karşımıza, diyor ki ‘Aziz İhsan Aktaş suç örgütü var, o kurdu.’ Sonra? ‘Örgütün başı o.’ Sonra? O ifade verdi çıktı, iftira attıkları içeride kaldı. Veya iftiraya zorlattıkları içeride kaldı. Böyle bir şey olmaz, bir an önce bu iddianamelerin ortaya çıkmasını ümit ediyoruz. İddianame ile birlikte tutuksuz yargılamaların artık başlamasını, yargılama ile birlikte de adaletin tecelli etmesini bekliyoruz.”
“TOPLUMU İLGİLENDİREN DAVALAR YAYINLANMALI”
“Meclis dün açıldı. Biz gündeme bu yargılamaların, ki kanunların genelliği ilkesi vardır. Şöyle bir kanun çıkması gerekmektedir: Eğer yargılanan kişilerin rızası varsa, bizim arkadaşlarımızın rızası var, talebi var. Toplumu ilgilendiren davalarda frekans tahsisi suretiyle bu davalar dileyen kuruluşlar tarafından yayınlanabilir. Kişilerin talebi durumunda ve toplumu ilgilendiren davalarda TRT, bir kanalı davanın tamamını yayınlamak üzere tahsis eder. Böyle bir açıklama yapılırsa, böyle bir düzenleme yapılırsa hem TRT’den tamamının izlenmesi hem de sizlerin yayıncı kuruluşların davanın önemli gördükleri kısımlarını yayınlamaları, belki canlı yayınların dışında da sizin haberleriniz için çok pratik bir olanak da sağlayacaktır. Bizim arkadaşlarımız masumiyetlerine inanmakta, iftiraları canlı yayında yanıtlamak istemektedirler. Bu konuda bizim zaten bir hazırlığımız vardı, Sayın Bahçeli’nin de bunu olumlayan bir yaklaşımı vardı. Tüm siyasi partilerden toplumun son derece ilgisini yüksek olduğu bu davanın da bunun dışındaki davaların da kimsenin hakkını ihlal etmemek şartıyla tam olarak yayınlanmasının, bir frekans verilerek ve hiç değilse internetten takip edilebilmesinin olanaklı kılınmasını istiyoruz. Birazdan zaten bir metro açılışı ve test sürüşü olacak, onun için orada farklı siyasi değerlendirmelerimiz olacaktır.”
“BEN SOKAKTA ‘YA NİYE GİTMEDİNİZ?’ DİYEN BİR KİŞİ DUYMADIM”
Genel Başkan Özel, TBMM’nin açılışındaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etrafında siyasi parti liderlerinin görüldüğü tabloyu nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine şunları söyledi:
“Değerli arkadaşlar, bir ülkede yasama yılı açılıyorsa ve yasama yılı açılırken ülkenin Cumhurbaşkanı gelip konuşma yaparken o ülkenin ana muhalefet partisi, son seçimlerin birinci partisi ve tüm anketlerin birinci partisi, o Meclis’in kurucu partisi yoksa burada herkesin oturup bir düşünmesi lazım. Cumhurbaşkanı’nın demesi lazım ki ‘Ben yasama Meclisi’ne gidiyorum yürütmenin başı olarak…’ Bence olmamalı, tarafsız olmalı ama. ‘Ve geçen sene bizi burada karşılayanlar yok.’ Bunu bir düşünmesi lazım. Onlara oy verenler düşünüyor. Ben sahada, sokakta ‘Ya niye gitmediniz?’ diyen bir kişi duymadım. Normalde gitmese der ki ‘Biz sizi oraya gidin diye seçiyoruz.’ Ama öyle bir zulüm altındayız ki, öyle bir haksızlık altındayız ki fikren karşımızda olanlar bile bu tutumumuza dönüp diyorlar ki ‘Ne yapsın adamlar? Gidip de orada nasıl dinlesin şimdi o Cumhurbaşkanı’nı?’ Bu sefer ben geleceğim, buradaki arkadaşlarımıza, ailelerine, bizlere oy verenlere ne diyeceğim? Buradan çıkarılacak bir mesaj var. Cumhurbaşkanı’nın dünkü konuşmasını dinleyecek halimiz yoktu. Hal mi bıraktılar dinleyecek? Diyalog zemini mi bıraktılar? Veya insan ‘Gücü elime geçirdim’ diye bir savcıyı yetkilendirip siyasi rakiplerine bu zulmü yapar mı? Sayın Erdoğan’a açıkça soruyorum: Sen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken bu suçlamaların hepsine muhataptın. Bir gün polis gelmedi, bir gün gözaltı olmadı, bir gün tutuklu yargılanmadın. Sana yapılmayanı şimdi arkadaşlarımıza nasıl reva görüyorsun? Bunu yapınca da biz Meclis‘e gelmeyince de kimse kusura bakmasın.”
“BASKI ALTINDA OLAN, SALDIRI ALTINDA OLAN BİZİZ”
“Onun dışında yansıyan resimler, yorumlar… Orada bulunan siyasi partilerden, örneğin DEM Parti de yıllarca ağır zulümler gördü, halen görüyor. Sayın Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ bu hükümetin iradesiyle ve kararıyla halen daha içerideler. Onların da zaman zaman protestoları oldu. Partilerin tavırları, tutumları kendileri açısından, kendi yetkili organlarında değerlendirilip kararlaştırılır. Biz protesto ediyoruz diye herkes protesto edecek diye bir şey zaten beklemedik. Hatta hiçbir partiye çağrıda da bulunmadık. Baskı altında olan, saldırı altında olan biziz. Onun dışında diğer siyasi liderler, Meclis’in çalışması sırasında Meclis Başkanı açılıştan sonra davet eder, giderler. Buradan o siyasi liderlere kötü bir söz söyleyecek halimiz yok. Onlar davete icabet etmişler. Ancak biz de içinde bulunduğumuz konjonktürün ve saldırının icap ettirdiği şekilde dün orada bulunmadık. Bugün arkadaşlarımız oradadır. Meclis’teki çalışmalara en etkin şekilde katılacaklardır. Onun dışında kimseye söyleyecek sözüm yok. Hiçbir lidere haksızlık etmem ve haksızlık edilmesini de istemem.”
“NASIL MERAK ETMİYOR, BUNU MERAK EDİYORUM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bir basın mensubunun F-35 sorusuna verdiği cevabı eleştiren Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, şunları söyledi:
“Ülkenin Cumhurbaşkanı Amerika’ya gidiyor. Trump‘la kapalı kapılar ardında konuşuyor. Dönüşte kendisine sorulmayan soruyu, yapılmayan gazeteciliği bir gazeteci yapıyor ve soruyor. ‘Ne kadar meraklısın F-35’lere. Ben senin kadar merak etmiyorum’ diyor. Niye merak etmiyorsun? O gazetecinin vergileri, benim vergilerim, bu milletin vergileriyle 1,5 milyar dolar, Türk parasıyla 60 milyar liranın üzerinde, 70 milyar liraya yakın para verdik. Adamlar bizim paranın üstüne çöktüler. Ne paramızı veriyorlar, ne F-35’leri veriyorlar. Beyefendi, Sayın Erdoğan bunu merak etmiyormuş. Ben nasıl merak etmiyor, bunu merak ediyorum. Ben merak ediyorum bizim paraya ne oldu? Altı tane F-35 üzerinde Türk bayrağı var. Teslim edildi Amerika’da, hangarda duruyor. Altı tane F-35’i alamıyoruz. Sumud’a saldıran İsrail’in elinde F-35 var. Ege’nin öbür yanındaki Yunanistan’da F-35 var. Program ortağı olduğum yerde beni kovmuşlar, paramı vermiyorlar. Para nerede? Yok. F-35 nerede? Yok. Erdoğan’a soruyorsun, buna cevap vereceğine gidiyor muhabire ‘Ne kadar meraklısın’ diyor. Gazetecilik merak mesleğidir arkadaşlar. Gazetecilik toplumun merak ettiğini muhatabına sormak, cevabı ulaştırmaktır. Gazeteciye ‘Çok meraklısın.’ Senin meraksız olman esas atipik, anomali. Anormal olan, senin ‘Ne oldu benim F-35’ler?’ diye Trump’a söyleyememen. ‘Parasını verdiğimiz malımızı nasıl vermiyorsunuz?’ diyemiyor. Soran gazeteciye ‘Çok meraklısın’ diyor. Söyleyecek bir şey yok. Milletin vicdanına havale ediyorum bu sorumsuz tavrı.”
“SUMUD FİLOSUNA SALDIRI BÜYÜK BİR AHLAKSIZLIKTIR”
Genel Başkan Özel, Sumud filosuna gerçekleştirilen saldırı ile ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı:
“Birazdan açılış programında da söyleyecektim, ama sorunuza cevaben söyleyeyim. Sumud filosuna saldırı büyük bir ahlaksızlıktır. Orada 37 tane bizim vatandaşımızın da dünyadan gelen tüm aktivistlerin de tutuklanması, uluslararası hukuk açısından da son derece sakıncalı bir durumdur. Burada sandılar ki bir ara Sumud filosu giderken, İspanya eşlik etmek üzere karakol gemisi yolladı. İtalya fırkateyn yolladı. Bizimkiler de orada tatbikat yaparken, orada bir gücümüz var. Filo da oradan geçerken su alan bir tanesine yardım da ettiler. Allah razı olsun. Sonra AK Partililer, sanki biz de Sumud’a destek yollamış gibi bunu paylaşıyorlardı. Nerede o zaman bizim destek? 37 Türk vatandaşı gözaltına alınırken madem siz Sumud’a eşlik etmeye gitmişiz gibi bunu anlatıyordunuz. Orada tesadüfen bulunan kuvveti. Niye müdahale etmiyor? Niye Türk vatandaşlarının gözaltına alınmasına, tutuklanmasına engel olmuyorlar? Buradan söylüyorum 37 tane İsrailli civcivi tutuklayacaklar, bak İsrail neler yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin düştüğü hale bakın. O yüzden vatandaşlarımıza derhal sahip çıkılması, İsrail’e en sert tepkinin verilmesi, Sumud’daki tüm aktivistlerin bir an önce özgürlüğüne kavuşması gerekiyor. Bu kadar İsrail karşısındaki pısırıklığın, Trump korkusundan kaynaklandığını hepimiz biliyoruz.”